
Osmanlı memurları özgeçmişlerinde nelerden bahsederdi? Eski zamanların CV'leri nasıldı?
                  
      
Osmanlı Devleti’nin son döneminde memurlara dair resmi kayıtlar tutulmasına önem verilmiş, her birine ait bir özlük dosyası oluşturulmuştur.
Bugün “cv” olarak adlandırılan “özgeçmiş”lerin Osmanlı dönemindeki resmî adı “tercüme-i hal varakası”dır. Bu belge, memurun “hatt-ı dest”iyle (bizzat kendi el yazısıyla) doldurduğu soru-cevap şeklinde bir formu andırır. Sonunda da mühür ve imzası yer alır.
Meşîhat Dairesi sicil şubesine kayıtlı bir tercüme-i hal varakasını inceleyelim de o dönemlerde özgeçmiş nasıl hazırlanırmış, hep beraber görelim dedik. Bu vesile ile Osmanlının son dönem âlimlerinden birini de tanımış olacağız.

Ali Nureddin Efendi de kim ola?
Belge, “es’ile” (sorular) ve “ecvibe” (cevaplar) başlığında iki sütundan oluşuyor.
Birinci soru şöyle: Sâhib-i tercümenin isim ve mahlas veya künyesiyle pederi ismi ve pederi me’mûrînden ise me’mûriyet ve rütbesi ile beraber marûf zevâttan ise kangı sülâleye nispet ve şöhreti.
Ali Nureddin Efendi bu soruya şöyle cevap veriyor: İsmim Ali, ve mahlasım Nureddin’dir. Pederim Şam merkez nâibi esbak bilâd-ı hamse mevâlîsinden Hâfız Abdullah Sabri Efendi merhûmdur.
İkinci soru: Târîh ve mahal-i vilâdeti.
Ali Nureddin Efendi’nin cevabı: Bin iki yüz seksen üç sene-i hicriyyesi evâilinde Dersaadet’te Fâtih Cami civârında tevellüt etmişim.

Eskiden okulun değil ders alınan hocanın adı referans gösterilirmiş
Üçüncü soru ise öğrenim hayatı ile ilgili: Mekâtib-i ibtidâiyye ve 
resmiye veya muallim-i mahsûstan nasıl ilim ve fenleri lâ yukayyed veya 
muhtasarca kıraat ve teallüm eylemiştir? Ve kangı lisanlarda kitabet ve 
yahut yalnız tekellüm eder? Bir eser ve telifi de var ise neye 
müteallaktır? Ve ruhsat-ı resmiye ile intişâr etmiş midir? Ve Mektep 
şehâdet nâmesi ve bir memuriyet intihâb nâmesi var mıdır?Ali Nureddin Efendi’nin bu suallere cevabı epeyce tafsîlatlı: Sıbyan mektebinde hatmettikten sonra 293’de Filibe Mekteb-i Rüşdiyyesi’nden şehâdetnâmeyle, Şâm-ı Şerîf’te Şeyh Bekir el-Attâr nâm âlim-i nihrîr’in halka-i tedrîsine müdâvemet olunup sarf, nahiv, beyân, bedî, mantık, usul, kelam, hadis, tefsir gibi fünûnu ba’de’t-tahsîl icâzetnâme istihsâlinden sonra Dersaadet’e gelinerek Fatih Dersiâmlar’ından Urfalı Mehmed Efendi’nin dersine dahi hayli zaman devam eyleyip Efendi mûmâ ileyhden sûret-i resmiyyede icâzetnâme ahzına muvaffak oldum ve mekteb-i nüvvâba bi’l-imtihân duhûl ve her sene bilâ teahhur sınıfları birinci veya ikinci olarak terakkî edip ancak hurûcumuz sınıf-ı sâlisden bir ferd ihrâc edilmek mülzem olduğu ve yedi kimse mektepte ibkâ edildiği seneye tesâdüf edip çıkanların dördüncüsü bulunduğum halde sınıf-ı hâmisden 21 Şaban 1308 tarih ve 518 numaralı şehâdetnâmeyi ahza müstahak görüldüm.
Kangı lisanlarda kitabet ve yahut yalnız tekellüm edersin?
Eserleriyle ilgili cevabı: Edebiyata mutaallık Cevâhiru’z-zevâhir nâmında üç cilt olarak refîkim Mustafa Siret Efendi’yle müşterek bir telifim 20 teşrin-i evvel 308 ve 909 numaralı ve mearif nezâret-i celîlesinden takdîr buyurulan Kelâmu’l-mulûk nam eser-i âcizânem dahi 20 teşrin-i sani 1309 tarih ve 7/700 numaralı ruhsatnamelerle neşr olunmuştur. Daha başka eserlerim de vardır.
“Kim” takdir edip sana nişan verdi?
Soruların dördüncü bölümü şöyle: Hizmet-i devlete muvazzaf veya 
mülâzım olarak kaç yaşında ve nerede dâhil ve bi’t-terakkî ne kadar maaş
 veya harcırah ve ücret ve âidât-ı sâireye nâil olup refte refte 
(gitgide) nasıl memuriyetlerde bulunuş ve ne rütbe ve nişanlar ihsan 
buyrulmuşdur. Ve muayyenâtının dâimî ve muvakkat zamâim (zamlar) ve 
tenzîlâtıyla infisâl ve müddet-i mazûliyetinde maaşa nâiliyet ve tekrar 
mansûbiyeti vâki olmuş mudur? Ve baz-ı zevât-ı kirâm kitâbet ve maiyeti 
gibi husûsî işlerde bulunmuş ise keyfiyeti ve bu vukûâtın mümkün olduğu 
kadar şuhûr ve eyyâmı tasrîh ile tarihleri gösterilmelidir. Ve ecnebî 
nişanı hâmil ise ne sebep ve vesile ile kangı tarih ve memûriyette 
aldığı dahî beyan olunmalıdır.
İfadedeki incelik: “Şu kadar para aldım” değil, “Şu meblağ ile taltîf kılındım”
25 Recep 1304 tarihinde mektûbî-i meşîhatpenâhileri kalemine (meşihat
 kalem dairesi) 30 maaşla çırağ ve 1 M 1305 tarihinde 25 kuruş zamla 55 
kuruşa iblâğ ve 1305 şubat 1305’te 250 kuruş maaşla meclis-i intihâb-ı 
hükkâm ikinci kitâbeti memûriyetiyle bekâm edilip 1 R 1308’de maaş-ı 
mezkûre 10 ve Kânûn-ı Evvel 1310’de 26 kuruş zamaime nâil oldum.  Ve 12 
Şaban 1300’de ibtidâ-yı  hâriçten İstanbul rüûsu ihsân edilip ale’l-usul
 terakkî ederek 7 Mart 1310 tarihinde hareket-i dâhil raddesine vâsıl 
olabildim. 1 Temmuz 1307 tarihinde 50 kuruş tarik maaşıyla tesrîr ve 1 
Nisan 1309’da 95 kuruşa iblâğ ile taltîf kılındım. 11 R 1310 tarihinde 
beşinci rütbeden Mecîdî ve 5 R 1312 tarihinde de dördüncü rütbeden 
Osmânî nişan-ı zîşânlarına nâil oldum. Maaşla maiyet kitâbeti ve hususî 
memuriyetlerde bulundum. 1 Nisan 1309 tarihinden itibaren Maarif 
Nezâret-i celîlesin’in itimâdnâmesiyle şehrî 500 kuruş maaşla nezâret-i 
ma‘neviyye-i Cenâb-ı şehinşâhî ile mübâhî bulunan Aşiret mektebi tarih 
ve inşâ muallimliğine tayin kılındım.
Şikâyet üzerine mi görevinden ayrıldın?
Diğer soru görevden ayrılış hakkında: İnfisâlin esbâb-ı hakîkiyyesi 
nedir? Şikâyetle mi munfasıl olup taht-ı muhâkemeye alınmış ise töhmet 
ve beraatten ne hükme netice vermiştir? Ve cezâ görmüş müdür? Ve 
bulunduğu hademâttan ve tebriesi lâzım sâir husûsâttan berâet-i zimmete 
dâir şâyân-ı itimâd ve evrâkı var mıdır? Vukûât-ı mezkûrenin muahharan 
tashîhi istidâsına ve istilâmla izâ‘a-i vakit ve sahiblerinin dahî 
intizârlarına mahal kalmamak için kemâl-i vakt ve itmâm ile mümkün ise 
kendi hatt-ı destiyle yazılması ve ruus ve fermân-ı hümâyunlar ile 
berâet-i âliye ve mekteb şehâdetnâmeleri ve intihâb ve icâzetnâve ve 
berâetnâme ve sâir evrâk-ı mevsûka ve müteferride suver-i musaddakasının
 ve yahud iâde kılınmak üzre asıllarının işbu varakaya rabtı lâzım 
gelir.Nureddin Efendi’nin cevabı: İnfisâlim vukû bulduğu gibi lehu’l-hamd hakkımda sermû şikâyet de vukû bulmamışdır. Rüşdiyye şehâdetnâmesi esnâ-yı hicrette zayi edilmiş olduğundan bir sûretinin itâsı maarif nezâret-i celîlesine sûret-i resmiyede mürâcaat kılınmış ise de o tarihde taşra mekâtibinin şehâdetnâmelerine dâir nezâretce bir defter tutulmamış olduğu beyan edildiğinden bi’t-tab mezkûr şehâdetnâme sûreti rabt edilememesi ise de dört kıta ruus ve iki kıta nişan beratlarıyla muallimhâne-i nüvvâb şehâdetnâmesi ve itimâtnâme ve icâzetnâme-i âcizî üç kıt’a telîfât-ı mezkûre ruhsatnâmeleri aynen ve leffen yine iâde buyrulmak üzere takdim olunmuştur. 2 Safer 1313 (25 Temmuz 1895)
Meclis-i intihâb-ı hükkam ikinci kâtibi
Ali Nureddin
Şeyma Benli arşivden bildirdi

Osmanlı İmparatorluğu hakkında verdiğiniz bilgilerden dolayı size teşekkür ediyorum. Bu şekilde saklı kalmış belgeler yeniden ortaya çıkmaya başladı. Yüzeysel değil Derin bir kökü olan Osmanlı İmparatorluğu bu haberlerle daha iyi tanınacaktır.
YanıtlaSilselamlar sitenizin konulari cok guzel ama renklerin uyusmazligindan dolayi okumakta zorlandim
YanıtlaSil....
YanıtlaSil