Osmanlı'nın kutsal beldelere büyük verdiği herkesçe bilinir.
Abdulhamid'in Hicaz demiryolu bunların en meşhurlarından biri. Yedikıta
Dergisi, Osmanlı'nın Hicaz yatırımlarından biri olan Hicaz Deniz Suyu
Arıtma projesinin ayrıntılarını yayınladı. İşte o çalışma:
Hicaz, Osmanlı Devleti idaresine girdikten sonra vilâyet haline
getirilmiştir. Bu vilayet Mekke, Medine ve Cidde sancaklarından
oluşmaktaydı. Hicaz’daki bu teşkilat, küçük değişikliklerle Osmanlı
Devleti’nin buradaki idaresinin sona ermesine kadar devam etti (1919).
Osmanlı Devleti ve mahallî idareler, Hicaz’da mülkî ve askerî
teşkilâtlanmanın icabı olarak bütün tarihi boyunca ve bilhassa son
yüzyılda çok büyük çalışmalar yaptı. Hem devlet idaresi için hem de halk
ve hacılar için sayılamayacak kadar çok bina ve müessese yapıldı. Çok
geniş bir hizmet sahasında olmak üzere posta ve telgraf idareleri
kuruldu. Kızıldeniz limanlarının hepsinde gümrük idareleri oluşturuldu.
Osmanlı Devleti’nin son ve büyük hizmeti olan ve Medine’ye kadar ulaşan
Hicaz Demiryolu’nun açılmasından (1908) sonra bölge İstanbul ile
doğrudan bağlantılı bir merkez haline geldi. Cidde vali kaymakamlığı
unvanı mutasarrıflığa dönüştürüldü. Hicaz’a ayrı bir ehemmiyet veren
Sultan İkinci Abdülhamid Han zamanında zaptiye ve jandarma alayları
kuruldu.
Gerek yerli halkın gerekse hac zamanlarında gelenlerin su sıkıntısı
çekmemesi için çeşitli tedbirler alındı. Bu sebeple su şebekesi ve kamu
sağlığı ile şehir içi ulaşımının sağlanması için sürekli yatırım
yapılıyordu. Yeniden düzenlenen suyolları ve çeşmeler faaliyete
geçirildi. Zemzemle ilgili çalışmalar yapıldı. Mekke’nin en önemli su
kaynağı olan Ayn-ı Zübeyde’ye 1524-1530 yılları arasında eklenen Ayn-ı
Hanîn kanallarıyla Mekke ve Arafat bol suya kavuşturuldu. Mekke’nin su
işleriyle ilgili son çalışma, Ayn-ı Zübeyde ve ona ilâve edilen Ayn-ı
Za’ferân kanallarının tamiratı da dahil olmak üzere 5 Haziran 1883’te
82.168 altın harcanarak gerçekleştirildi.
Osmanlı devrinde yağmur suları ve sel yataklarının yolları
değiştirilerek Kabe ve Mescid-i Harâm’a gelebilecek zararlar en aza
indirildi.
Mekke, Osmanlı idaresine girdikten sonra miras alınan fizikî plana sadık
kalınarak Harem-i Şerif merkezli olarak inşa edilen sosyal ve kültürel
binalarla yeni bir çehre kazandı.
Osmanlı döneminde Mekke’yi korumak için surlara ilâve olarak Ecyâd
(1781-1783), Fülfül (1800-1801) ve Hind (1806) kaleleri inşa edildi
(Ecyad Kalesi, 2001’de yıktırılmıştır.). Mekke her bakımdan canlı, nüfus
ve fizikî açıdan Osmanlı medeniyetinin unsurlarının bir merkezi haline
getirilmeye çalışıldı. Şehirde padişahlar, hanedan mensupları ve diğer
ileri gelenler tarafından idarî binalar, mescidler, medreseler,
tekkeler, zaviyeler, ribâtlar, misafirhaneler, imaretler, karantinalar,
hastahaneler, sıhhiye idareleri ve sebiller yaptırıldı.
Evliya Çelebi’ye göre 1083’te (1672) Mekke’de iki umumi hamam
bulunuyordu. İlk devirlerden itibaren dârüşşifâların yanında
hastahaneler de mevcuttu. Başta Peygamberimiz (s.a.v.)’in doğduğu ev
olmak üzere İslâm’ın ilk döneminden kalan mekânların tamir ve bakımları
yapılarak muhafaza edildi. 1860’ta yapımına başlanan Mecidiye Hükümet
Konağı, Sultan İkinci Abdülhamid zamanında bitirildi. Daha sonra Safa
Tepesi civarında polis noktası, kışla, gasilhane, revir, karakol,
misafirhane ve postahane gibi binalarla Mekke’nin sivil ve resmî hizmet
yapılaşması tamamlandı.
19. yüzyılın ikinci yarısında safha safha fakat istikrarlı bir şekilde
uygulanan faaliyetler sonunda Hicaz’da merkezî hükümetin ağırlığı
giderek arttı. Fakat İttihat ve Terakki’nin Osmanlı Devleti’ni
sürüklediği yıkıcı hâdiseler ve bilhassa Birinci Dünya Savaşı sonrasında
Hicaz bölgesinde yaklaşık dört asır devam eden Osmanlı hâkimiyeti 10
Ocak 1919’da fiilen sona ermiş oldu.
Hicaz’ın Su İhtiyacı
Çok eski asırlardan beri dünyanın hangi tarafında bir medeniyet eseri
meydana getirilmiş ise orada su temini için pek çok çalışmalar ve büyük
masraflar yapıldığı görülmüştür.
Nitekim, insanın hayatî ihtiyaçlarının başında su birinci sırada yer
alır. Su bulunmayan yerde insanın yaşayamayacağı çok açıktır. Suyun
hayatî ehemmiyetini anlamak için ne ilim ve fenne ne de yüksek bir
zekâya ihtiyaç vardır.
Mekke-i Mükerreme’de rastlanan bazı izler de çok eski zamanlarda Hicaz
bölgesinde su ihtiyacının giderilmesi için pek çok çalışmalar
yapıldığını gösteriyor.
İslam’ın zuhurundan sonra bu maksat için hayli mesai sarf edilmiştir.
İslâm eserlerinden olan Ayn-ı Zübeyde suyunun Mekke-i Mükerreme için
temin ettiği faydalar pek büyük ise de bilhassa Osmanlı’nın son asrına
girildiğinde ve hususiyle hac mevsiminde bütün ihtiyaçları
karşılayamıyordu. Esasen Hicaz bölgesinin her tarafında suya ihtiyaç
vardı. Cidde şehrinde su ihtiyacı her yerden daha fazla idi.
Hicaz’ın Osmanlı idaresine geçmesinden itibaren buraların su ihtiyacı
için çok çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar, mevcut su
yollarının tamir ve bakımları, yeni su kuyularının açılması, su
sarnıçlarının tesis edilmesi, yakın veya uzak yerlerden su getirtilmesi
ve son olarak da deniz suyunun arıtılması şeklinde olmuştur.
Deniz Suyunu Arıtma Tesisleri Kuruluyor
Hicaz’ın su ihtiyacı, bilhassa hac mevsiminde hacıların sayılarının
artması ile günden güne daha da sıkıntılı bir hal almıştır. Son
zamanlarda dünyanın dört bir tarafından gelen hacıların su ihtiyacı gün
be gün artmakta idi. Bunun yanında mevcut su kaynakları ise yeterli
gelmiyordu. Bir taraftan Ayn-ı Zübeyde suyunun borularının daha
genişleriyle değiştirilmesi sağlanmış, diğer taraftan da yeni menba
sularının şehirlere getirilmesi sağlanmıştı. Ayn-ı Hanîn ve Ayn-ı
Za’ferân suları da şehirlere sevk ediliyordu. Sultan İkinci Abdülhamid
Han zamanında, Cidde ve Mekke’ye kadar götürülen Ayn-ı Hamîdî suyu da bu
ihtiyacı büyük ölçüde karşılamıştı. Devlet su konusunda son olarak yeni
bir icadı devreye soktu ki bu da su arıtma cihazlarıydı.
Dünyada deniz suyunun arıtılarak kullanılması 1850’li yıllardan itibaren
başlamıştır. Osmanlı coğrafyasında bu şekilde su temini ihtiyacı en çok
Hicaz bölgesi için gerekli idi. İlk çalışma 26 Receb 1311 (2 Şubat
1894) tarihinde yapılmış ve Cidde’de deniz suyunu arıtmak için bir
istasyon kurulmuştur. Fakat bu istasyon ihtiyacı karşılayamaz hale
gelmiş ve yeni tesisler için birçok yeni çalışma yapılmıştır. Osmanlı
Devleti Hicaz Sıhhiye İdaresi tarafından yeniden getirtilen ve Cidde ve
Yenbu’da kurulan su arıtma cihazlarının o zamanki kapasiteleri günde yüz
ilâ yüz elli ton arasında idi. Deniz suyunun içinden elektrik akımı
geçirilerek, suyun damıtılması ile tatlı su elde ediliyordu.
Kaynaklar:
BOA, İ.HUS 143-1324-Ca084; DH.MKT.
841-6; Y.A.HUS, 294/41; BEO, 571/42805; BEO, 577/43207; BEO, 577/43260;
DH.MKT, 2157/6; DH.MKT, 2273/46; DH.MKT, 2308, 95; MV, 99/44; DH.MKT,
2351/106; İ..HUS, 120/1322/C-54; Hicaz’da Teşkilât ve Islahat-ı Sıhhiye
ve 1329 Senesi Hacc-ı Şerîfi, Kasım İzzeddin, İstanbul 1328; Hicaz’da
Teşkilât ve Islahat-ı Sıhhiye ve 1330 Senesi Hacc-ı Şerîfi, Senevî
Rapor, Kasım İzzeddin, İstanbul 1330; Islahat-ı Sıhhiye-i Hicaziye
Hakkında Beyannâme, İstanbul 1329; Kıt’a-i Hicaziyece İttihazı Lâzım
Gelen Tedâbir-i Sıhhiye ve Tanzifiyeyi Müzakereye Memur Olan Komisyon
Tarafından Tadilen Kaleme Alınıp fî 24 Teşrin-i Evvel Sene 1311
Tarihinde Mün’akid Meclis-i Umûr-ı Sıhhiyede Kıraat Olunan Raporun
Sûret-i Mütercemesidir, İstanbul 1311.
TEMMUZ 2011/ 35. SAYI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Gmail hesabı olmayan arkadaşlarımız hemen alt kısımda 'Yorumlama biçimi' listesinden 'Adı/URL'yi seçerek sadece isimlerini yazarakta yorum yapabilirler.
::..Görüşleriniz bizim için değerlidir..::
::..Lütfen Düşüncelerinizi Yorum Olarak Belirtiniz..::