Definition List

27 Ağu 2010

Avrupalılar kurutulmuş Türk kafalarını şehitlerin rütbelerine göre satarlardı

Siyasette kafatası tartışmaları başladı. Türk kafatasları 16 ve 17. Yüzyıllar'da aslında Avrupalılar'ın gündemindeydi. Türkler'den o kadar korkuyorlardı ki kaleleri sağlam olsun diye temeline Türk kafataslarını atıyorlar, Türkler'in kemiklerini muska diye yanlarında taşıyorlardı. Türk kafatasları ise şehidin rütbesine göre fiyatlandırılarak satılıyordu.

MERZİFONLU'NUN KAFATASINI MÜZEDE SERGİLEDİLER
1683'te İkinci Viyana Kuşatması ve sonrasında yaşanılan bozgunda önemli suçu olmasına rağmen Sadrazam Kara Mustafa Paşa, orduyu tekrar toplayarak düşman saldırılarını püskürtür umuduyla görevinde bırakılmış, cezalandırılmamıştı. Ancak İstanbul'da bulunan rakiplerinin aleyhinde çalışması sonu­cunda, dönemin padişahı Dördüncü Mehmed sadrazam hakkında ölüm emrini verdi. 25 Ara­lık 1683 günü, İstanbul'dan gönderilen görevliler İkinci Viyana Seferi'nin ihtişamlı serdarı Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'yı boğdular. Cenaze namazı kılındık­tan sonra başı kesilip, kafa derisi yüzüldü ve içi doldurularak İstanbul'a gönderildi.

Merzifonlu'nun cesedi Belgrad'da sarayın karşısındaki caminin avlusuna defnedilmişti. Belgrad 1688'de Avusturyalılar'ın eline geçince, cami kiliseye dönüştürüldü. Mezarı iki Cizvit keşişi tarafından açılarak kafatası alınıp Kardinal Leopold Graf Kollonitsch'e götürüldü. Leopold Graf Kollonitsch, gümüş işçiliği ile ünlü Augsburg'da gümüş bir kutu yaptırarak kafatasını içine koydurup, silah deposuna hediye etti. Uzun süre Viyana Belediyesi'nde saklanan kafatası daha sonra Viyana Şehir Müzesi'ne nakledildi. Yıllarca müzede ve çeşitli yerlerde sergilenen kafatası, ahlak kurallarına uygun olmadığı için son yıllarda artık sergilenmiyor.

Avusturyalılar, Merzifonlu'nun yalnız kafatasını alıp götürmemiş, kaburga kemiklerini de mezarından almışlardı. Avusturyalı araştırmacı Kertsin Tomenendal'in araştırmaları sonucunda paşanın kaburga kemiklerinin Kremsmünster Benedikten Manastırı'nın mahzenlerinde olduğu ortaya çıktı.

TÜRK KEMİKLERİNDEN MUSKA
Avusturyalı askerler, yalnız Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın değil birçok Türk'ün de mezarını açarak kafatası ve kemikleri ganimet olarak almışlardı. Tüccarlar Viyana önlerinde şehit edilen Türkler'in kafalarını varillerle taşıyarak sattılar. Haçlı zaferinin anısına çok sayıda kurum bu kafaları satın aldı. 1684'te Leipzig'de kurutulmuş Türk kafaları, şehit askerin rütbesine göre fiyatlandırılarak satılmıştı.

İstanbul'un 1453'te Türkler tarafından fethi ve daha sonra Kanunî Sultan Süleyman devrinde Almanya içlerine kadar ilerlenmesi, Avrupa'da büyük bir korkuya sebep olduğu gibi "Yenilmez Türk imajını" da oluşturmuştu. Avrupalılar, ilerlemesi bir türlü durdurulamayan Türkler'den çok korktukları için yanlarında Türkler'in kemik parçalarını, derilerini ve kafataslarını muska olarak taşırlardı. Saraylarda Türk kemiklerinin bulunduğu "Turkenpopanz" adı verilen koleksiyonlar mevcuttu. Ayrıca kaleleri Türkler'e karşı dayansın, kuvvetli olsun diye kale temellerine Türk kafataslarını gömerlerdi. Tarihçi Karl Teply, Karlstadt Kalesi'nin inşası sırasında kalenin temeline 900 Türk'ün kafatasının atıldığını söyler.

KAFATASI TARTIŞMALARI
Avusturyalılar'ın, senelerce Merzifonlu'nun kafatası diye sergiledikleri kafatası iddiasının doğru olmadığı da iddia edilir. Bu iddiaya göre, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın kafa derisi değil kesik kafası içi bal dolu bir keçeye konularak Dördüncü Mehmed'e gönderilmişti.

Merzifonlu'nun kafatası meselesi bu yüzden yıllardır tartışılıyor. Ancak Tarihçi Richard Kreutel'in o yılların görgü şahitlerine, yani Kardinal Leopold Graf Kollonitsch'e, İstanbul'da bulunan Avusturya Tercümanı Georgio Cleronome ve Osmanlılar'ın eline esir düşüp sadrazamın sarayında hizmet eden Claudio Angelo di Martelli'ye ve Türk kaynaklarına dayanarak yaptığı araştırmalar Merzifonlu'nun kafasının değil, kafa derisinin yüzülerek Dördüncü Mehmed'e götürüldüğü sonucunu ortaya çıkardı. Kara Mustafa Paşa ile birlikte seferde bulunan Teşrifatçı'nın kaleme aldığı sefer günlüğünde cellatların boğduktan sonra sadrazamın kafasını kesmeyip, kellesini yüzdükleri yazılıdır. Ayrıca Kertsin Tomenendal'in zikrettiği bir belgede 1764'te Papaz Laurenz Doberschiz, "Merzifonlu'nun kafası boğdurulduğu ipek halatla birlikte Viyana'da sivil halk silahhanesinde bulunmaktadır. Bunu gözümle gördüm" demekteydi.

Merzifonlu'nun kafa derisi de sultana gösterildikten sonra, Edirne'ye gömülmüş ve bir mezar yapılmıştı.

Erhan Afyoncu
(Bugün, 22.08.2010)
 .

2 yorum:

  1. Millet olarak mutlakiyette de meşrutiyette de cumhuriyette de iki yakamız bir araya gelmemiş ve gelmiyor. Toplum ve fert olarak doğru dürüst ne karnımız doyuyor ne de yüzümüz gülüyor. Demek ki toplum veya yöneticiler olarak kadir kıymet bilmemişiz. Yahut hep -açıktan ve gizli bir el gibi-bizi bizden olmayanlar idare etmiş.Onun için de ah edenin ahı yerde kalmıyor. İnancımızında idealimizinde pek anlamı yok. Hatırlarım, üniversiyete başladığım yıllarda(45 sene evvel) Anadoludan seçilerek gelmiş ve fakültelere kayıt yaptıran arkadaşlar,anne ve babalarının verdikleri veya kendilerinin alıp dikkatle sakladıkları enam ya da kuranı kerimleri çok geçmeden çöp kutularına atıyorlardı.Alıp sakladıklarımdan hala vardır. Öyle sanıyorum ki naletlenmiş toplumuz...Biraz ağır oldu ama içimden öyle geçiyor. Yine de Allah bu günlerimizi aratmasın.

    YanıtlaSil
  2. Sen Ne Diyorsun Be Adam? :) Osmanlının Son Yıllarına Kadar Devlet Sınırları İçerisinde Yaşayan Doğru Dürüst Aç Bulamazdın :)))

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayan arkadaşlarımız hemen alt kısımda 'Yorumlama biçimi' listesinden 'Adı/URL'yi seçerek sadece isimlerini yazarakta yorum yapabilirler.
::..Görüşleriniz bizim için değerlidir..::
::..Lütfen Düşüncelerinizi Yorum Olarak Belirtiniz..::